menü

1915 Hilâl-i Ahmer Hastanesi Sergisi

Osmanlı komuta kademesi I. Dünya Savaşı öncesinde sağlık hizmetleri adına yeni düzenlemeler yapma yoluna gitmiştir. Fakat alınan tüm tedbirlere rağmen harp sürecinde özellikle salgın hastalıklardan ve cephede ağır yaralanmalardan dolayı kayıplar yüksek rakamlara ulaşmıştır. Bununla birlikte Çanakkale Cephesi’nin durumu diğer cephelere göre daha iyidir. Gerek cephenin başkent İstanbul’a yakınlığı ve gerekse bölgedeki hastane teşkilatlarının çokluğu sağlık hizmetlerinin daha verimli sunulmasını sağlamıştır.

Çanakkale Muharebeleri’nde çarpışmaların en ateşli günlerinde yaralı sayısı günde dört bini buluyordu. Cephede bir asker yaralandığı anda yarasının şiddetine göre 24 saat içinde sıhhiye erleri ve teskerecilerin yardımıyla siperlerin hemen gerisindeki yaralı yuvalarına getirilirdi. Buradan gerektiğinde basit de olsa ameliyatların yapılabildiği sıhhıye bölüklerinin ya da taburlarının kıta sargı yerine getirilirdi. Kıta sargı yerlerinde ilk müdahalesi yapılan ağır yaralılar derhal arabalar ile büyük sargı yerlerine (ağır mecruhin hastaneleri) hafif yaralılar ise ilgili merkezlere (hafif mecruhin hastaneleri) gönderilirdi. Tedavisi mümkün olmayanlar Şirket-i Hayriye vapurları ile Tekirdağ ve İstanbul başta olmak üzere büyük merkezlere sevk edilirlerdi. Nakillerde yaralı ve hastalara durumlarını gösteren hasta sevk pusulaları verilirdi. Bu pusulaların her iki kenarı da kırmızı çizgiyse hasta nakledilemezdi. Yalnız bir kenarında kırmızı çizgi varsa hasta nakledilebilirdi. Kırmızı çizgi bulunmayanlar ise kendi kendilerine yürüyebilirler anlamına gelmekteydi.

Cephede ölümler sadece çarpışırken ölümden ibaret değildi. Teçhizat ve malzeme eksikliğinden ameliyatlar gereği gibi yapılamadığı gibi salgın hastalıklar (sıtma, tifüs, iskorbüt), yetersiz beslenme, bit, karasinek, sivrisinekler, kirli su kaynakları, ilaç eksikliği, mevsime göre sıcak ya da soğuk gibi sorunlar kayıpların artmasına neden olmuştur.